comag

Osmanli imparatorlugu yukselme donemi

Fatih Sultan Mehmet Dönemi
1950'de İstanbul

II. Mehmet, babasinin (Sultan II. Murat) ölümü üzerine ikinci kez Osmanli tahtina oturduğunda, devletin ortasında bir şer adacığı hâlinde kalmış köhne Bizans'ı ortadan kaldırmayı öncelikli hedef olarak belirlemisti. Böylelikle Osmanlı devleti tam bir cihan devleti haline gelebilecekti. Hedefini gerçeklestirmek için ilk önce Sirbistan ve Eflâk ile anlaşma imzalayan Fatih, Karamanoğlu tehlikesini de geçici de olsa bertaraf etti. Bizans'a ulaşabilecek muhtemel yardımı önlemek için Boğaz'in Avrupa yakasına Rumeli Hisar'ını yaptırarak kuşatma hazırlıklarını tamamladı. Nihayet kusatılan Istanbul'a karsı 6 Nisan 1453'te kara ve denizden saldırı baslatıldı. II. Mehmet, Edirne'de döktürdüğü çagının en güçlü toplariyla Istanbul surlarını karadan sarsarken 18 Nisan'da donanma bütün Istanbul adalarını ele geçiriyordu. Fakat, Haliç'in zincirle kapatılması sebebiyle kara ve deniz birlikleri müsterek bir harekâta geçemiyor ve bu durum da kuşatmanın başarısına gölge düşürüyordu. Nihayet 22 Nisan'da Osmanli donanmasinin karadan Haliç'e indirilmesi gibi müthis bir plânin gerçeklestirilmesi, kuşatmanin seyrini değistirmeye başlamıştı. Seksen parçalik donanmayi bir anda karşılarında gören Bizans'ın direnme gücü artık kırılmıstı.

Fatih Sultan Mehmet
Fatih Sultan Mehmet

29 Mayis 1453'teki nihaî harekâtla Istanbul fethedildiginde, II. Mehmet, Peygamberimizin müjdesine mazhar oluyor ve "feth-i mübin" ile "Fatih"lik şerefini elde ediyordu.Bizans'in ortadan kaldırılması hem Türk tarihi hem de dünya tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu fetihle Osmanli Devleti, artik tam bir cihan devleti hâline gelmiş, Islâm dünyasi ve Avrupa içinde büyük bir prestij ve güç kazanmistir. Avrupa için bu fetih çağ açıp, çağ kapayan bir fetihtir. Katolik Avrupa'nin, Ortadoks dünyasiyla bütünleşme çabalari, Istanbul'un fethiyle önlenmiş, aksine Balkanlari da tamamen ele geçirmek suretiyle Fatih, kısa zamanda Ortadoksları himayesi altina almistir. Nitekim Papa V.Nikola'nın Türklere karşı harekete geçilmesi fikri pek taraftar bulamamış, aksine, Ege adalarındaki halk, Balkanlardaki bazı despotluklar ve prensler Fatih'i Istanbul'un fethinden dolayi kutlayan mektuplar yazmışlardır. Papa'nin isteğine sadece Almanya, Napoli ve Venedik olumlu cevap vermiş fakat onlar da kendilerinden ziyade Sirp, Macar ve Arnavutlari kışkırtarak sonuç almaya çalışmışlardır.

II. Mehmet, 1453'te kuşattığı İstanbul'u artık bir imparatorluk durumuna gelen devletine başkent yaptı. Ardından, Bizans tahtı üzerinde hak iddia edebilecek hânedanlara karşı harekete geçti. Mora Despotluğu (1460), Trabzon Rum İmpratorluğu (1461) ve Palailogoslar ile akrabalığı bulunan Galtulusi ailesinin ortadan kaldırdı. Sırbistan, Bosna ve Hersek'i ilhâk (egemenliği altına alma) etti (1459). Balkanlar'da genişleme Osmanlı Devleti'ni Tuna üzerinde Macaristan'la; Arnavutluk, Yunanistan kıyıları ve Ege Denizi'nde Venedik'le karşı karşıya getirdi. Uzun bir savaş (1463 - 1478) sonunda Venedik, İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve elde ettiği ticaret serbestliği karşılığında her yıl 10.000 altın ödemeyi kabul etti. Bu savaş sürerken II. Mehmet, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1468); Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le bir antlaşma yapan Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan'ı Otlukbeli'nde ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu zaferle Osmanlı Devleti Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarına yerleşti; Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını zaptetmesiyle de Mısır Memlûkları ile sınırdaş oldu. Gedik Ahmet Paşa'nın 1475'te kuzey Karadeniz'e yaptığı sefer, Ceneviz kolonileri Kefe ve Sudak'ın fethi ve Kırım Hanlığı'nın Osmanlı himayesine girmesiyle sonuçlandı. Böylece Osmanlı Devleti bir iç deniz durumuna gelen Karadeniz üzerinde siyâsi ve iktisâdi tam bir egemenlik kurdu. II. Mehmet'in güney İtalya'nın fethiyle görevlendirdiği Gedik Ahmet Paşa, denizaşırı bir seferle Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto'yu aldı ve İtalya içlerinde harekâta başladı. Ama II.Mehmet'in 49 yaşındaki ölümü (1481) bu seferin yarım kalmasına neden oldu.

II. Bayezit Dönemi

BayezitII
II. Bayezit

Fatih Sultan Mehmet'in ölümü üzerine Osmanli tahtina büyük oglu Bâyezit geçmisti. Ancak diğer oğlu sehzade Cem, Rodos sovalyelerinin eline düşmesiyle sonuçlanan, taht mücadelesine girmişti. Bâyezid'in mütereddit (iki şey arasında gidip gelen, kararsız olan) ve ihtiyatli politikalari sebebiyle, Akkoyunluların yerini alan Safaviler güçlenerek Anadolu'da Şahkulu Isyani gibi ayaklanmalari kışkirtmış, Memlûklara karsı başarısız seferler düzenlenmiştir. Buna rağmen Bâyezid döneminde Kili ve Akkerman ele geçirilerek Boğdan tamamıyla Osmanlı hâkimiyetine girmiş(1484), Venedik ve Haçlilara karşı denizlerde üstünlük kurulmuş, Modon, Koron, Inebahtı ve Navarin gibi Mora kıyılarindaki kale ve limanlar zapt edilmistir(1502).

Barbaros kardeslerin denizlerdeki zaferlerine rağmen özellikle doğudaki olumsuz gelişmeler ve Şahkulu Isyani(1511), devlet işlerinden elini çeken Bâyezid'in sağlığında şehzadeler arasindaki taht mücadelesinin kızışmasina vesile olmustur. Nitekim Sehzade Selim'in (Yavuz Sultan Selim) mücadeleyi kazanması üzerine 1512 yilinda II. Bâyezid tahttan feragat etmistir.

Yavuz Sultan Selim Dönemi (1512-1520)

YavuzSultanSelim
Yavuz Sultan Selim

Babası II. Bayezıt'ın doğudaki Safevi tehlikesine karşı önlem almaması üzerine, Yavuz Sultan Selim yeniçerilerin desteğiyle babasını tahttan indirerek padişah oldu.
Bu olay Yeniçerilerin bir şehzadenin tahta geçmesinde doğrudan rol oynadıklarının ilk göstergesidir.

DÖNEMİNİN ÖNEMLİ OLAYLARI:
- Şehzadeler Sorunu
- İran Seferi ve Çaldıran Savaşı (1514)
- Turnadağ savaşı (1515)
- Mısır Seferi (Memlük Seferi)

- ŞEHZADELER SORUNU:
Yavuz Sultan Selim babasının yerine tahta geçtikten sonra, ağabeyleri Ahmet ve Korkut'un tahtı ele geçirmelerini engellemek amacıyla Fatih Kanunnamesine dayanarak şehzadeleri etkisiz hale getirdi.
Böylece Yavuz, Amcası Cem Sultan olayına benzer bir olayın yaşanması ve Avrupanın işe karışmasını engellemiş oldu.

- İRAN SEFERİ VE ÇALDIRAN SAVAŞI (1514)
Yavuz'un Batı'da tehlike görmemesi nedeniyle doğu sınırlarını kontrol altına almak istemiştir; bu sebeple doğuya yönelik fetih politikası izlemiştir. Yavuz Sultan Selim'in Doğuda ilerlemek istemesinin diğer bir nedeni de bütün Türkleri ve müslümanları tek bayrak altına toplayarak Türk-İslambirliğini sağlamaktı. Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki şii müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. Safevilerin Doğu Anadolu'yu ele geçirmek istemeleri ve Anadolu'da şiilik propagandası yapmalarından dolayı 1514 yılında Safevi Devleti hükümdarı Şah İsmail ile Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim arasında Çaldıran ovasında Çaldıran Savaşı yapıldı. Savaşı Osmanlılar kazandı. Bu savaşla birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şiilik tehlikesi ortadan kalktı.

- TURNADAĞ SAVAŞI (1515)
Bu savaşla Anadolu Beyliklerinin (Dulkadir ve Ramazanoğulları) siyasi varlığı kesin olarak sona erdi.
Böylece Anadolu Türk Birliği sağlandı.

- MISIR SEFERİ (MEMLÜK SEFERİ)
- Fatih döneminde başlayan Hicaz su yolları meselesi
- Memlüklerin Cem Sultan'ı himaye etmeleri
- Osmanlılar ile Memlükler arasında Dulkadiroğulları yüzünden çekişme.
- Memlüklerin Şah İsmail ile ittifak kurmaları.
- Yavuz'un Memlük topraklarını ele geçirerek Baharat yolunu denetim altına almak istemesi.
- Her iki devletinde Türk-İslam dünyasının lideri olma mücadelesi.
Yavuz Sultan Selim 1516' da Mercidabık Savaşında Memlük ordusunu yenerek Suriye ve
Filistin topraklarına sahip oldu.1517'de Ridaniye Savaşında Memlük ordusunu ikinci kez
yenerek, bu devleti ortadan kaldırdı. Mısır toprakları Osmanlılara katıldı.

MISIR SEFERİNİN SONUCUNDA
- Memlük Devletinin ortadan kalkmasıyla bu devletin toprakları Osmanlılara katıldı.( Suriye,
Filistin, Hicaz,Mısır)
- Baharat yolunun denetimi Osmanlı Devletine geçti.
- Halifelik ve İslam'ın kutsal emanetleri Osmanlılara geçti. (Böylece Osmanlı Devleti İslam
Dünyasının Lideri oldu.)
- Venedikliler Kıbrıs Adası için Memlüklere verdikleri vergiyi Osmanlılara vermeye başladılar.
Osmanlı Devleti Baharat yolundan beklenen ticari kazancı elde edemedi. Çünkü Avrupalıların Ümit
Burnu'nu bulmalarıyla Coğrafi yollar değişmiştir.
Ayrıca Yavuz'un İran ve Mısır seferleri sonucunda burada bulunan kültürel eserler ile bilim adamları ve
sanatçılar İstanbul'a getirilmiş, böylece Osmanlı Kültüründe doğunun etkisi artmıştır.
Böylece Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuştu ve İslâm dünyasının önderliğini tartışmasız biçimde ele geçirdi. Mısır seferinden sonra, I. Selim, halife ünvânı aldı ve bu unvan kendisinden sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı.

Kanuni Sultan Süleyman Dönemi

KanuniSultanSüleyman
Kanuni Sultan Süleyman

Yavuz Sultan Selim'in sekiz yıl süren hâkimiyet devrinden sonra Osmanlı tahtına oğlu I.Süleyman (Kanuni ya da Avrupalıların deyişiyle Muhteşem Süleyman, Suleyman the Magnificent) geçti (1520). I.Süleyman'in 46 yıllık saltanatında (Osmanlı Padişahları arasında en uzun tahtta kalan padişahtır) Osmanli Devleti siyasî, askerî ve iktisadî açilardan zirveye ulaşmıstır. Kanuni döneminde Osmanlı İmparatorluğu yeryüzündeki en güçlü imparatorluk haline gelmiştir.Öyle ki dönemim en güçlü ülkelerinden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yapılan bir antlaşmada Osmanlı Vezir-i azamı ile Avuturya-Macaristan İmparatorluğu hükümdarı denk kabul edilmiştir.Yani Osmanlı nın 2.adamı ancak diğer ülkeleri muhattap alacak seviyede kabul edilmiştir.

Yavuz Sultan Selim döneminde devletin doğusunda güvenlik ve hakimiyet sağlandığından, Kanuni dönemindeki seferler ağırlıklı olarak Avrupa'ya yapılmıştır.
Avrupa'daki Gelişmeler; Kanuni döneminde özellikle Avrupa'da önemli dinî ve siyasî değişiklikler söz konusudur. Bu dönemde güçlenmeye başlayan Protestanlık, Avrupa'da mezhep çatışmalarının şiddetlenmesine sebep olmuştu. Doğu Avrupa'da da Lehistan ve Ortadoks Rusya güçlenmeye başlamıştı. Kanuni, Avrupa'daki siyasî ve dinî çekişmelerden faydalanarak, onların birleşmemesine özen göstermiş ve bunu bir devlet politikası hâline getirmiştir.

Belgrat'in Fethi ve Macaristan Seferi; Fatih'in Sırbistan seferinde ele geçirilemeyen Belgrat, Avrupa içlerine yapilacak akınlar için bir siçrama noktası idi. Bu sebeple Kanuni, Macaristan seferine çıktiğinda ilkönce Belgrat'i kuşattı ve ele geçirdi (1521). Burayı bir üs olarak kullanan Osmanlılar artık rahatlıkla Avrupa içlerine sefer yapabilecekti. Nitekim Sarlken'e tutsak olan Fransa Krali Fransuva'yı, kendisinden yardim talep etmesi üzerine, kurtarmayı amaçlayan Kanuni, 1526 yılında karşısındaki ittifakı parçalamak amacıyla yeniden Macaristan üzerine bir sefer düzenledi. 29 Agustos 1526'da Mohaç Meydan Muharebesi ile Macar ordularını imha eden Kanuni, Budin'i (Budapeşte) ele geçirdi. Macaristan'ın bir bölümü ilhak edildi ve kalan kısmı Erdel Krallığı oluşturularak Osmanli hâkimiyetine alındı.

Avusturya Seferleri; Macaristan'ın ele geçirilmesi üzerine, ölen Macar kral ile akrabalığını öne süren Avusturya Arşidükü (Avusturya'da imparator ailesi prenslerine verilen ünvan) Ferdinand, Macar topraklarında hak iddia etmis ve Budin'i işgal etmişti. Bunun üzerine Kanuni, yeniden Macaristan'a sefer düzenledi. Budin kurtarıldı. Ancak Kanuni'nin asıl maksadı Viyana idi. Osmanlı ordusu şehri kusattı ise de ele geçirmeye muvaffak olamadı (1529). I.Viyana Kuşatması'nın sonuçsuz kalmasından cesaretlenen Ferdinand, Budin'i tekrar işgal etti. Kanuni ünlü "Alman Seferi" ile mukabele ederek işgal edilen yerleri geri aldı. Ferdinand ile Istanbul'da bir anlasma yapıldı. Bu anlaşmaya göre Ferdinand, Macaristan üzerinde hak talep etmeyecek ve Osmanlı hâkimiyetini tanıyacak ve elinde bulundurduğu Macaristan'a ait topraklar için de Osmanlılara vergi verecekti (1533).

Ferdinand'in Macar kralının ölümünü firsat bilerek anlasmayı bozmasi üzerine Kanuni yeniden sefere çıktı. 1562'deki bu sefer sonucunda Macaristan'da Erdel Beylerbeyliği oluşturuldu. Avusturyalılar firsat buldukça Macar topraklarına tecavüz etmişler ve her seferinde de Osmanlılardan gerekli cevabi almışlardır. Nitekim Kanuni'nin son seferi de Avusturya'ya karşı olmuş ve Zigetvar Kalesi kuşatılmıştır (1566).

Deniz Seferleri ve Fetihler; Kanuni devri karada olduğu gibi denizlerde de büyük bir üstünlüğün sağlandığı bir devirdir. Fatih'in alamadığı, St. Jean şövalyelerinin elindeki Rodos ve çevresindeki adacıklar, başarılı bir kuşatma sonunda ele geçirilmiş (1522), II. Bâyezid zamanından beri Akdeniz'de serbestçe faaliyet gösteren Barbaros kardeşlerin devlet hizmetine alınmasıyla deniz ve kıyılarda pek çok yer Osmanli hâkimiyetine dahil olmuştur. Cezayir'i ellerinde bulunduran ve Osmanlılar adına, 1492 yılında Ispanya'da soy kırıma uğrayan Musevîleri Istanbul'a gemilerle nakleden Barbaros kardeşler haklı bir üne sahip olmuşlardı. 1533 yılında Cezayir'i Osmanlilara bırakarak kaptan-i deryalık görevini kabul eden Barbaros Hayrettin Paşa (Hızır Reis), 1538 yilinda Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze'de büyük bir bozguna uğratarak, Osmanlıların Akdeniz'in tek hâkimi olduğunu bütün dünyaya kabul ettirdi.

Hint Deniz Seferi; Akdeniz'de Osmanlılar'la Hristiyan Akdeniz devletleri arasında her iki taraf için de yıpratıcı deniz savaşları yapılırken, Osmanlı Devleti 1538'den başlayarak Hint Okyanusu'nda Portekizliler ile mücadeleye girişti Osmanlı Devleti'nin Hint Okyanusu için mücadelesi 1669'a kadar sürdü. Bu süre içinde birkaç kez Hindistan'a, bir kez de Sumatra Adası'na donanma gönderildi; Yemen, Habeşistan ve bazı Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti'ne katıldı, Hint Okyanusu'nda Portekizlilere karşı bazı deniz başarıları elde edildi ise de, Osmanlılar Hint Okyanusu'nda kesin bir üstünlük sağlayamadılar. Osmanlılar'ın Hint Okyanusu'ndaki başarısızlığı daha sonra hem Osmanlı devleti hem de tüm doğu ulusları için son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

İran Seferi; Kanuni döneminde önemli mücadele alanlarından biri de İran oldu. Yavuz Sultan Selim zamanında İran'a karşı kazanılan Çaldıran zaferine, Osmanlı ordularının Tebriz'e kadar ilerlemesine ve tüm Doğu Anadolu'nun Osmanlı egemenliğine geçmesine karşın İran ile kesin bir barış antlaşması imzalanmamıştı. Gerek İran gerekse Osmanlı İmpratorluğu, birbirlerine kuşku ile bakıyorlardı. İran, Anadolu'yu ele geçirme planlarından vazgeçmediği gibi, Osmanlılar da Hint Okyanusu'na kuzeyden açılan iki körfezden biri olan Basra Körfezi'ne açılan Irak topraklarını ele geçirme emelleri besliyorlardı. Bu arada iki devlet arasında sınır olayları da eksik değildi; bir takım sınır görevlileri durmadan taraf değiştirmekteydiler. Bütün bu olaylar bir araya gelince 1533'te Sadrazam İbrahim Paşa, İran seferiyle görevlendirildi, arkasından da padişah İran seferine çıktı (1534). "Irakeyn Seferi" denilen bu seferin en önemli ve kalıcı etkisi Bağdat dahil olmak üzere Irak topraklarının Osmanlılar'ın eline geçmesi oldu (1535). Böylece Hint Okyanusu'na açılan önemli körfezlerin ikisi de Osmanlılar'ın eline geçmiş oldu. İran savaşları 1555'teki Amasya Antlaşması ile sona erdi; antlaşma sonucu Azerbaycan ile merkezi Tebriz, bir kısım Doğu Anadolu toprakları ve Irak Osmanlılar'ın eline geçti. Bu barış 1576 yılına kadar sürdü.

comag.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol